Kartalhaber yazarı Şafak Malatya yazdı...

GİRİŞ 

Kelime anlamı her ne kadar da “ olgun, tam “ olsa da.. Ankara da sahada gördüğümüz KAMİL argo manasını taşıyordu! KAMİL’in, neredeyse maç boyunca verdiği her karar, çaldığı her düdük, Biliç’in kovboy benzetmesini haklı çıkarttı. Benim hiç bir yazımda hakem hakkında uzun, uzuduya yorumlar bulamazsınız. Ancak artık birilerinin buna dur demesi lazım. Hakemlerin yönetimsel olarak karşı durulamayan bu hakkaniyetsiz tavırlarına biz Beşiktaşlı köşe yazarları GÜR bir sesle dur demeliyiz. Eğer kazandığımız maçın sonunda bunları konuşamaz ve yazamazsak, kaybettiğimiz maç sonralarında konuşmak hakkımız da doğmaz.

* İlk devre gelişen Beşiktaş akınında, ceza sahası içerisinde top’un Gençlerbirliği oyuncusunun önce göğüsüne, sonra da sağ kol pazusuna değmesi diğer net bir penaltıydı !

* Yine ilk yarı Gençlerbirliği kalecisinin Olcay’a yaptığı ( arkadan ittiği ) pozisyon için az önce Houston ile konuştum. Ay dan bile penaltı dediler !

* İkinci devre maç 0-0, Atiba %1500 pozisyonda kale önünde zor bir vuruş yapıyor ve kalecinin müdahalesi ile top kornere çıkıyor ancak yine KAMİL devrede..

* Necip Uysal’ın gördüğü sarı kart pozisyonuna benzer en az 3 tane faul yapıldı fakat bırakın kartı, düdük dahi çalınmadı.

Kısacası Ankara da KAMİLLERE rağmen kazandı Beşiktaş ! Muhtemelen bir çok spor gazetesi manşetlerde yine kolaya kaçacak ve “ Ankara’nın BA’ları “ manşetini atacak. Asıl atılması gereken ise; “ Ankara’nın KAMİL’i “.. 

GELİŞME 

Yönettiği maç münasebeti ile müstakbel hakemimiz KAMİL’e yakışacak bir GİRİŞ sonrası, biraz da Oğuzhan ve ilk 45 dakikada oynanan futboldan bahsetmek gerek. Beşiktaş maalsef ısıramıyor ! Saldıramıyor ! maç’ı rakipleri gibi ilk 15 ya da 20 de kopartamıyor. Kondüsyon olsa sorun, 90 dakika boyunca takım ayakta kalmaz. Sorun tamamen mental ve kalite ile alakalı. Rakipler de kalite olarak ve bireysel anlamda oyuncuların fazlalığı sahaya yansıyor. ZTK’ın da son oynanan Adanademirspor maçı ilk yarısında da aynı sorunu yaşayan Beşiktaş, ikinci yarı oyuna giren ve takıma kalite kazandıran oyuncuları ile sonuca gitmişti. Yani, Ba + Töre + Sosa biraz da Olcay kıpırdanmadığı sürece takım 1 ileri 2 geri gidiyor. Bu sorunu kaliteli bir iki takviye ile çözmek en mantıklısı olacaktı. Ancak mevcut mali yapı maalesef buna müsade etmiyor. İşte bu durumlarda, Kerim gibi oyuncular devreye girerek, süreklilik arz etmese de maç, maç kurtarıcı rolü oynuyor. Oyunun sıkıştığı dakikalarda ve Beşiktaş’ın durduğu anlarda gereken kıvılcımı Kerim verdi. Arsene Wenger’in Oğuzhan’ı neden bu kadar çabuk bıraktı şimdi daha iyi anlıyoruz. Bir adam hiç birşey bilmeyebilir. Ancak gelişime açık ise, ehil ellerin elinde nerelere geldiğini C.Ronaldo – Sir Alex Ferguson ikilisinden görebiliriz. Oğuzhan Özyakup Allah vergisi bir yeteneğe sahip ancak gelişime açık bir futbolcu değil. İşte bu sebeple Oğuzhan ancak iyi bir yedek olur.. Ve değerini bulduğun, yerini doldurduğun an satılması en mantıklı olanıdır. Kerim bu formunu eğer sürekliliğe taşırsa, Oğuzhan bu takımda antrenman topcusu olur. Bir oyuncu, eline, önüne altın tepsi ile sunulan şansı, bu kadar reddedebilir. Oğuzhan ısrarla ben bu yükü kaldırabilecek bir futbolcu değilim diyor. Serdar’ın yükselen grafiği de takdir edilmesi gereken bir durum. Oğuzhan’ın kendisini geliştirememesi ne kadar göze batıyorsa, Serdar’ın da gelişimi göz kamaştırıyor. 

SONUÇ 

Lig’in açık ara en “fair” olan takımına saha içerisinde yapılan bu zulüm, bu çocukların inançlarını daha da arttırıyor..! Kimse unutmasın ki ezeli rakibi bu durumdayken lig de düşme potasına girmiş, son anda 8. Sırada sezonu bitirmiş ve transfer fiyaskoları ile borç batağına sürüklenmişti. Devlet yardımlı stadyumlarına rağmen.. Hiçbir şeye saygınız yoksa, emeğe saygınız olsun. Ağızlarına hiç yakışmayan kimselerin, bu sezona Süleyman Seba adını verdikleri ortamda, siz o isim üzerinden şark kurnazlığı peşinde koşup Beşiktaş’a vurmayın. Her ne kadar yönetimsel hataların gölgesinde kalsa da, asla unutmayın; Beşiktaş ağır taştır, altında kalırsınız. 

Saygı ve Sevgilerimle 

Şafak MALATYA