Beşiktaş'ı yönettiğini zannedenlere (3)
Bu yazıya başlama ve devam etme amacım öncelikle bana göre; Türkiye'nin en büyük kulübü ve camiası olan Beşiktaş'a; saldırı, komplo teorileri, itici eleştiri yapanlara karşı Beşiktaş'ın kurumsal kimliği ve marka değerini korumak ve geliştirmek için haddimce yapıcı eleştirilerle yön göstermektir.
Tabii ki bu eleştirileri yaparken yazıların ana fikrinden sapmamak ve en önemlisi Beşiktaş camiasına zarar vermemek önemli. Ve tabi ki; bir nebze olsa; Beşiktaş'ın kurumsal değerine destek olmak istiyorum. Kesinlikle bunun dışında hiç bir amacım yok.
Amalı ve fakatlı cümlelerle başlamayı hiç sevmem ama ben Beşiktaş daha fazla zarar görmesin diye bu yazı dizisine başladım. Bu üçüncüsü... İlk iki yazıma gösterdiğiniz ilgi ve destek için teşekkür ederim.
Maalesef Beşiktaş'ı yönetenler, daha doğrusu Beşiktaş'ı yönettiğini zannedenler, ben veya Beşiktaş markasına değer katmaya çalışanlara hareket alanı sağlamadığı gibi "Kim Beşiktaş'ı kötülüyor" veya Beşiktaş'ı kötülediği için tehdit unsuru oluşturuyorlarsa onlarlarla danışıklı, dövüşüklü işler çevirmeyi tercih ediyorlar.
Buradaki tepkisel bakışım 19 yıldır iktidarda olan bu yönetim tarzının; Beşiktaş markasına, Beşiktaş kurumsal yapısına, Beşiktaş marka değerine destek olanlarla birlikte hareket etmek değil, kişisel ve kitlesel çıkarları için Beşiktaş'a zarar verenlerle ortak olmayı tercih etmesi. Yine de ne olursa olsun, Beşiktaş camiasında görünmez kahramanlar, Beşiktaş'a katkı sunmaya devam edecek ve etmeli.
Beşiktaş'ın ileri gelenleri
Bu camia benim çocukluğumdan beri sürekli "Beşiktaş'ın ileri gelenleri" ütopyasına maruz kalmakta. Öncelikle şunu sormak istiyorum;
Soru 1: Beşiktaş'ın ileri gelenleri kimlerdir?
Soru 2: Beşiktaş'ın ileri gelenleri neden Beşiktaş'a katkı sağlamamaktadır?
Bu soruları kısaca cevaplamak gerekirsem; bu mevcut x-y ve çok yakın gelecekteki alfa kuşağı Türkiye ve dünyadaki gelişimlere hakim, internet çağında büyüyen, aynı anda birden fazla şey yapabilen, öğrenme ve bilgiye ulaşma yetisi fazla bireylerden kurulu.
Bu jenerasyon Beşiktaş'ın geleceğinde ilerleyen zamanlarda çok söz sahibi olacağına inanıyorum. Ama maalesef bu rahat çalışma ve üretme imkanları bu kuşağı ve bu kuşağın bilgilerini algılayamayan, ''böyle gelmiş, böyle gider'' eğtim, genel kültür, bilgide ve en önemlisi kendini geliştirmekten aciz mevcut global rekabet koşullarını okuyamayan bazı aciz yönetim kurulu üyeleri tarafından engellenmekte. Aynı zamanda Beşiktaş'ın ileri gelenleri bu sürece ya dahil olmamakta ya da olamamakta veya mevcut borç yükü yüzünden olmak istemektedirler.
Beşiktaş genel kurulunda borç yükü yapanlar yüzünden çıkması gereken adaylar ya çıkmamakta ya da engelenmektedirler.
Neredeyse kendisine tek başına girdiği seçimi kendine karşı kaybetmekte olan yönetim ise devlet desteği gelmeden mevcudu yönetmek veya borcu düşürmek için hiçbir plan, proje, başarı, yeteneği olmadığı için borç yükünün azalması veya borcun yönetilebilir olması maalesef öngürülmektedir. Oysa ki, yakından biliyorum ki; Beşiktaş camiasının içinden (borcu üstlenmek adına söylemiyorum) bu borcu güven esasıyla yapılandıracak, Beşiktaş'tan alacaklı olanlara güven vererek Beşiktaş uçağını havaya kaldırarak göklerde havalanmasını sağlayacak, daha doğrusu Beşiktaş'ı düzlüğe çıkaracak önemli işadamları, finans uzmanları, akademisyenler mevcut..
Kibirle Beşiktaş yönetilmez!
Mevcut yönetimin en büyük kibiri kendilerini tek ve ulaşılmaz hissetmeleri...
Kibirli olmak bazen iyidir. Ama altını doldurabilirsen!
Mevcut yönetim kurulunun çoğunun cv'si, yeteneği, eğitimi ve tecrübesi kibirle olamayacak vasatlıkta...
Yöneticilerin profilinin acilen Türkiye'nin en büyük markası olan Beşiktaş'ın yönetecek kalibrede olan kişilere bırakılmalı.
Beşiktaş Yönetim kurulu isim listesi, Beşiktaş markasına katkıda bulunmalı ve yukarıya taşımalıdır.
Bu Yönetim Kurulu'nda ise durum felaket.
Beşiktaş ismi ve markası mevcut yönetim kurulu üyelerinin birçoğunun ismi ve kendi şirketlerini ayağa kaldırmak için kullanılmakta olduğunu gözlemliyorum.
En büyük önerim; bundan sonra aday olacak Beşiktaş yönetim kurulu başkanı, üye adaylarının sadece mal varlıkları değil; yeterliliklerini ve yetkilerini gösteren cv'lerinin de açıklanması...
Beşiktaş'ın resmi web sitesinde geçmiş hayatıyla ilgili tek satır açıklama olan yönetim üyesi görmek istemiyoruz.
Hereden nereye geldik!
FEDA sezonuyla birlikte 8 yıl önce Beşiktaş'a gelen Sayın Fikret Orman'ın ilk dönemde yaptığı başarılı çalışmalar hepimizin malumu.
Sportif başarının bir şekilde gelmesinde başkan, teknik adam, yapılan transferlerin katkısı gibi bir çok doğrunun bir araya gelmesinin büyük rolü vardı. Beşiktaş'ın kısa bir sürede Avrupa futbolunun yükselen markası olması alkışlanacak bir başarıydı.
Avrupa'nın elit kulüplerinin arasına girmeye aday gösterilen, Avrupa'da çeyrek final, Şampiyonlar Ligi'nde namağlup gruptan çıkma başarısı gören Beşiktaş; Avrupa'nın en çok yükselen marka değeriyken ne oldu da; FEDA sezonundan daha kötü bir duruma geldi?
FEDA sezonunda bile şampiyonluğu kaçırıp üçüncü olunması unutulmadan kulübü aldığınız yerden daha geriye taşımayı nasıl başardınız?
Merak ediyorum!
Açık ve net; bu yönetim Beşiktaş'ın Avrupa'daki tanınabilirliğine, marka değerine büyük zarar eriyor. Mevcut yönetim kurulunun, sayın başkanın motivasyonsuzluğu, yöneticilerin düşük profilli seçilmesinden belli. Bunun da en önemli objjektif delili ise; yönetim kurulunun görev dağılımı bile yapmaması.
Yönetimde kimse kimseden haberdar değil ve kimse kimsenin ne yaptığını bilmiyor. Bu da yönetim içindeki birliği gösteriyor! Beşiktaş'ın yönetiminin icra kurulunu incelediğimiz zaman yetkili yönetim kurulunun göreceli yetkili icra kuruluna icra yapması yetkisi vermesi veya icra kurulunun yönetim kurulundan bağımsız kararlar alması mevcut hasarın daha da artmasına yol açıyor. Kulübün CEO'su hariç, maaşlı çalışanların icra kurulunda olmasının hiçbir açıklaması yok. Şu basit yönetim taktiğini bile uygulayamıyorlar. Birim ve genel müdürler; kendi uzmanlık alanlarıyla ilgili bilgileri ve belgeleri kulübün CEO'suna verir, kulübün CEO'su da gerekli bilgilendirmeyi yapar. Maalesef Beşiktaş'ın icra kurulunda herkes yetki alanının dışındaki işlere karışmakta. Bu da kaos ortamını yaratıyor ve kulübe daha fazla zarar geliyor.
Bir de icra kurulunun yönetim kulunu üyelerine bakmak lazım. Neye ve neye göre seçildiler?
Görev dağılımları yok; ama Beşiktaş'a zarar verme işlemleri çok!
Özel hayatlarında ve iş hayatlarında ünvan, başarı tanınabilirlik sağlamayan bu kişilerin çoğu önlerine gelen yönetme fırsatını karşılığı olmayan kibirleri yüzünden hükmetmeye çevirmeye çalışıyor. Kişisel ego ve çıkarları için; yönetmek değil, hükmetmek istiyorlar. çünkü yönetmeyi bilmiyorlar. Eh, bütün bu yanlışları yapıp doğruyu beklemek ise Milli Piyango'da büyük ikramiyenin çıkmasını beklemekten daha az bir şans.
Ben burada isimlerden bağımsız konuşuyorum ama Beşiktaş camiasının içinde her devrin adamı olan Hüseyin Mican'la ilgili tüm herkesin birbirine anlattığı bir fıkra var; "Hüseyin Mican Beşiktaş'ta yöneticilik yapıyor!''
Dinleyince gerçekten komik geliyor.
İsimlerden bağımsız olmak istiyorum ama yine gündemde olduğu için kendimi yazmak durumda hissediyorum. Beşiktaş kamuoyunun açık açık dile getirdiği; Şafak Mahmutyazıcıoğlu'nun kendisinin söylediği; "Eziyet çekiyorum; isteyene davul-zurna devredebilirim" durumu hala geçerli ise Googla'a istifa mektubu nasıl yazılır yazarak öncelikle kendi sonra da Beşiktaş camiasının istediğini yerine getirmeli.
Devamı gelecek...
Kalemim döndüğümce Beşiktaş için, Beşiktaş'ın kurumsal kimliğinin geleceği için, Beşiktaş'ın marka değeri için, öneri ve eleştirilerime devam edeceğim. Eminim ki; Beşiktaş camiası doğru ve yanlışı ayırt edecek sağduyuya sahip. Bu yüzden de tüm Beşiktaşlıların öneri ve eleştirilerimi ben de bekliyorum ki; Beşiktaş'ın menfaatleri için mutlak doğruya hep birlikte ulaşalım.
Erce Kaftan