İşte Şansal Büyüka'nın Milliyet Gazetesi'ndeki köşe yazısı;
Hakem suçluysa sen de suçlusun
Beşiktaş’ın Antalya karşısında yediği golün başlangıcındaki taç kararının yanlış verildiğine ben de katılıyorum. Ancak taç atışının üstünden beş pozisyon geçiyor, topa müdahale edemiyorsun, Süper Lig’de daha ilk
maçını oynayan ve muhtemelen ayakları titreyen Gökdeniz, senin değeri 3 milyon eurolarla anılan iki stoperini kafa kafaya vurup, golü atıyor. Hakem suçluysa, sen de suçlusun. Biraz da kendi hatalarınızı ve eksiklerinizi görün.
Yorumcu mu, kulüp avukatı mı?
Beşiktaş Asbaşkanı Emre Kocadağ, Antalya beraberliği sonrasında bir açıklama yaptı ve televizyondaki Beşiktaş kökenli yorumculardan, kulübün avukatlığını yapmalarını istedi. Tek kelime ile talihsiz, yakışıksız bir açıklama...
Şu unutulmasın: Televizyonda yorumculuk yapanlar kulüplerin çıkarlarını değil, futbolun doğrularını konuşmak zorunda... Ayrıca hakem karar vermiş, maç bitmiş, ondan sonra yorumcu “penaltı” dese ne olur, demese ne olur? Düdüğü yorumcu mu çalıyor, bayrağı yorumcu mu kaldırıyor?
Ama Beşiktaş yöneticisini eleştirirken, özeleştiri yapmak da gerekiyor:
Televizyonlarda amigoluk yapan sözde yorumcular yok mu? Bir hakem kararını her şartta gönül verdiği takıma göre yorumlayanlar az mı? Televizyon yöneticileri kadrolarını belirlerken birer Fenerbahçeli, Beşiktaşlı, Galatasaraylı, Trabzonsporlu olsun diye özen göstermiyor mu? Kadrolaşırken bu tercihi öne çıkartmıyor mu?
O zaman da yöneticiler ekranlarda yorumcu değil, kulüp avukatı arıyorlar. İki taraf da yanlış...
ŞANSAL BÜYÜKA