Beşiktaş'ta Eksisozluk.com internet sitesinde Fikret Orman ve yöneticiler için şok yorum tartışılıyor.
Yazının kulübün içinden biri tarafndan kaleme aldığı tahmin edilirken yapılan ciddi uyarılar dikkat çekiyor.
İşte Beşiktaşlıların sosyal medyada paylaşım rekoru kırdığı yorumdan göze çarpanlar;
FİKRET ORMAN
sahip olduğu pek çok şeyi beşiktaş'a borçludur. alelade bir müteahhitken, milyar dolarlarla satın alamayacağı tanınırlığa, ilgiye, şöhrete, popülariteye ve daha pek çok şeye beşiktaş sayesinde kavuşmuştur. hakkında girilen ilk entry'e, adını duyurduğu ilk habere bakın. beşiktaş'la ilgilidir, beşiktaş’tan dolayıdır. o çok sevdiği kameralar, sahur programları, evlenme programları, gündüz programları... hepsi beşiktaş sayesindedir.
bir ilçe belediyesinden dahi randevu alması şüpheli iken bugün dilediği belediye başkanıyla, bakanlarla, bürokratlarla, hatta cumhurbaşkanıyla görüşebilmektedir. hepsi bir telefon uzaklıktadır. kamu ile ilişkileri iyidir, kimse tavuğuna kış dememektedir. beşiktaş sayesindedir. bir bakmışsınız, beşiktaş'ın yolunun düşmeyeceği bir yerde bir kamu görevlisine plaket, forma vs. vermektedir. “sebep?” dersiniz. sebebini kendisi bilmektedir. beşiktaş sayesindedir.
gittiği yerde krallar gibi karşılanır, saygı ve itibar görür. hepsi beşiktaş sayesindedir.
peki beşiktaş olmasa hayalini bile kuramayacağı bu kadar şeyin karşılığında kendisi beşiktaş'a ne vermiştir? para olmadığını biliyoruz. 1,5 milyon lira civarında borç vermiş, onun da tamamına yakınını şu zor zamanda, personel maaş alamazken o parasını tahsil etmiş. kulübün kendisine 2.500 tl civarında borcu kalmış. onu da bir an önce almasını dilerim. yani adam kulübe para filan vermiyor. peki ne veriyor? verdiği tek şey mesaisi. spor üzerine hiçbir ihtisası olmayan, dahası 13/14 sezonu öncesindeki sportif direktörlük arayışında "işi bilenler yönetmeli" diyerek işi bilmediğini itiraf eden artvinli bir müteahhidin mesaisi. mesai de anlı şanlı beşiktaş'ı yönetme şerefi. çoğu milyarderin, milyarlar harcadığı orta yaş hobisi. dünyanın en keyifli işi. belli ki bütün bunlar kendisine yetmemiş. bir de kulüpten maaş istiyor. atilla gökçe'ye göre istediği maaş yıllık 600.000 euro'ymuş. beşiktaş'ın sağladığı onca ayrıcalık ve parayla satın alamayacağı güç ve imkan yetmemiş. http://www.milliyet.com.tr/…63-skorer-yazar-yazisi/
kendisine hayal dahi edemeyeceği bunca imkanı sağlayan beşiktaş'a kendisinin reva gördüğü ne oldu, ne olmaktadır? yanıt acı. beşiktaş’ı ailesinin kıymetsiz çiftliği gibi, elindeki oyuncak gibi pervasızca, insafsızca, ne kadar kötü olabilecekse o kadar kötü yönetmiştir ve yönetmektedir. birkaç başlıkta açıklamak daha kolay olacak:
1.yönetim kurulu, eş-dost, akraba ve ahbaplarından oluşmaktadır. yönetim kurulu’nun aylarca toplanmadığı, fikret orman’ın umut güner, şafak mahmutyazıcıoğlu ve metin albayrak’la kulübü yönettiği, bir kısım üyenin bu durumdan rahatsız olarak istifa sinyali verdiği, bir kısmının ise rahatsızlığını dile getiremediği söylenmektedir. peki kim bu beşiktaş’ı yöneten adamlar? bunlar beşiktaş’ı yönetmeye ehil mi? ne yapmışlar? ne yapabilirler?
şafak mahmutyazıcıoğlu: beşiktaş yöneticiliğinden önce sanırım adını duyan pek yoktur. öncesine dair bilinenler şunlar: kültür üniversitesi hukuk fakültesi mezunu, bakırköy adliyesi civarlarında bürosu bulunan 30'lu yaşlarında bir avukat. peki şu an? şu an memleketin en tanınmış avukatlarından biridir. bakırköy’deki ofisi hemen herkesçe bilinmektedir. sırf beşiktaş sayesindedir. beşiktaş, pek emsali ve açıklaması olmayan şekilde yeni transferlerini kurumsal kimliğini zedelemek pahasına kendisinin suratıyla dünyaya tanıtmış ve milyon dolarlarla sağlayamayacağı bir tanınırlığı kendisine sağlamıştır. şurada merakımı paylaşmıştım: (bkz: #71338544)
ilave olarak, kendisi cyle larin transferinde orlando’yla anlaşmadan oyuncuyu türkiye’ye getirtilmesinde rol oynamış ve beşiktaş’ın herhangi bir bedel ödemeyeceğini iddia etmiştir. işin sonucunda beşiktaş oyuncunun yüksek maliyetlerine katlanmak zorunda kalmıştır. şu entry’de detaylıca anlatmıştım: (bkz: #73888965)
bir de kendisinin/hukuk bürosunun kulübe/futbol aş'ye fatura kestiği iddia edilmektedir. umarım yalandır. avukatlık hizmeti elbette, para karşılığı verilebilecek bir hizmettir. ancak spor kulübü yöneticisi, hele ki beşikaş jk yöneticisi olan kişi, emeğini/mesaisini karşılıksız vakfetmek durumundadır. özellikle ülkemizde spor kulübü yöneticiliği, hep vermek ve yapmak üzerinedir. karşılığı toplum ve camianın takdir ve teveccühüdür. ayrıca, yöneticiliğin yöneticiye sağladıkları, yöneticinin hizmetinin/mesaisinin karşılığının kat kat fazlasıdır. beşiktaş kendisine hayal bile edemeyeceği bir tanınırlık ve çevre bırakmıştır. yetmezmiş gibi dünyaca ünlü oyuncu transferlerinde suratını bütün dünya tanımıştır. baronun en kıdemli ve ehil avukatları dahi kendisinin %1’i kadar tanınmamaktadır. fatura iddiasına inanmak istemem. yalanlarsa bu entry’i editleyeceğim.
umut güner: kulübe apar topar üye yapıldığı ve tüzükteki şartları sağlamadığından voleybol branşında sporcu gibi gösterildiği, yönetim kurulu'na bu şekilde girebildiği iddia edilmektedir. yeniçağ gazetesi, hakkında şöyle bir haber yapmıştır: http://www.yenicaggazetesi.com.tr/…uyor-169206h.htm haber imzasızdır, içeriğinin doğruluğu teyit edilmemiştir. bir de erman toroğlu, umut güner'in çeşitli ortamlarda kendisini cumhurbaşkanının kardeşi mustafa erdoğan'ın yakını olarak tanıttığını, ancak mustafa erdoğan'ın "bu adamı tanımıyorum, ilk kez gördüm" dediğini iddia etmiştir. https://www.fotomac.com.tr/…0/26/hakem-caneri-duydu
beşiktaş, bu seviyedeki kulüplerde emsali pek görülmemiş şekilde yeni transferlerini bu beyin suratıyla dünyaya tanıtmaktadır. kendisi hakkında uzunca bir entry yazmıştım daha önce: (bkz: #71338354) bir de, transfer görüşmelerine 8-10 yaşlarındaki çocuğunu da götürmektedir. bunu arap milyarderlerin dahi yaptığını sanmıyorum. beşiktaş'ın kurumsal kimliğine bu denli zarar verilmesi, anlı şanlı beşiktaş'a aile işletmesi muamelesi yapılması ve tüm bunlara kimsenin ses etmemesi çok üzücü.
son olarak, kendisini övmek için açılmış şu hesapları incelemenizi tavsiye ederim:
https://twitter.com/urgan_cemil
https://twitter.com/selimgkkaya1
https://twitter.com/kasmay13
https://twitter.com/tezcangne1
https://twitter.com/kisatuana
https://twitter.com/melihsalt
https://twitter.com/gurkantali1
https://twitter.com/berkaydin870
bir ara da, kendisini öven hesaplar erdal beye ağza alınmayacak küfürler ediyorlardı. kim bu işlere tevessül ediyorsa yazık.
metin albayrak: fikret orman’ın okul arkadaşıdır. kulübün futbol akıllarından biridir. önce basın sözcülüğü yapmış; sonra ise özkaynak ve scout’tan sorumlu kılınmıştır. basın sözcülüğü yaptığı yıllarda, takımın dilim dilim doğrandığı, hakkımızın çalındığı maçlardan sonraki açıklamalarını umarım unutmamışsınızdır. bir genel kurulda hiçbir şekilde küfür ve hakaret etmeyen bir üye kürsüde konuşmakta iken kendisine “şerefsiz” diyerek üzerine yürümüş, onun ateşlediği linç ortamı, fikret orman’ın korumalarının konuşmacıyı salonun arkasına götürmesi ve fikret orman’ın konuşmacıya küfretmesi ve tokat atmasıyla sonuçlanmıştır. kendisini hep o saygısızlığı ile hatırlarım. özkaynak ve scouting’in başına getirilmesi ise, kulübün mahkum edildiği seviyeyi apaçık göstermektedir. gökhan keskin, kendisinin gelip “keita balde’yi izleyin” “golovin’i izleyin” “olsun siz yine de izleyin” gibi şeyler söylediğini açıkladığında hiç şaşırmamıştım. kafile başkanı olarak gittiği trabzon'da takımın hocasına sözlü saldırılar olurken kendisinin geri planda kaldığını ve pek müdahil olmamayı tercih ettiğini de not düşeyim. https://mobile.twitter.com/…atus/970582743238266880
candaş tolga ışık: fikret orman'ın arkadaşıdır. popülistliğiyle bilinir. yönetici olmadan önce, kapalıdaki locadan (yanılmıyorsam fikret orman'ın locasından) takip ederdi maçları. bugün iletişimden sorumlu yk üyesi olarak tanıtılmaktadır. ne iş yaptığına tam olarak vakıf değilim ama sosyal medyası en kötü yönetilen kulüp tartışmasız beşiktaş. çağın gereklerinden uzak, dil bilgisi ve iletişim yeteneği zayıf kişiler yönetiyor hesapları. tv'nin hali zaten ortada.
hakan özköse: fikret orman’ın teyzesinin oğludur. bir ara amatör şubeler kendisine teslim edilmiş, amatör şubeler tarihinin en kötü dönemlerinden birini geçirdikten sonra taraftar ve derneklerden sorumlu yk üyesi yapılmıştır. uşak’taki basketbol maçı için deplasmana giden taraftara “deli misiniz uşak’a maça geliyorsunuz” demişliği vardır. https://www.aksam.com.tr/…geliyorsunuz/haber-469402
ahmet ürkmezgil: yönetim işlerine pek dâhil edildiğini düşünmüyorum. rahatsız edici röportajlar vermek dışında ne iş yaptığına hiç vakıf olamadım. taraftarın şampiyon olamamaktan dolayı bayrak/forma gizlediğini ve fb ve gs’ye hayran olduğunu iddia etmiş ve beşiktaş taraftarına “ezik” demiştir. https://skor.sozcu.com.tr/…iran-aciklamalar-645989/ fikret orman yoğun tepkilere kayıtsız kalmış ve kendisini görevden almamış; kendisi de taraftardan özür dahi dilememiştir. iş burada kalsa iyi. tepkiler üzerine yaptığı açıklama “ezik değil miydik” olmuştur. https://skor.sozcu.com.tr/…iran-aciklamalar-645989/ fikret orman yine kendisini korumuştur.
berk hacıgüzeller: yönetime dâhil edildiğini ve kendisine pek danışıldığını sanmıyorum. yönetime geri döndüğüne ve nasıl hala yönetimde kalabildiğine inanamıyorum. sadece bir konuyu merak ediyorum. yönetici olmadan önce, genel kurulda çok güzel konuşmalar yapıp durumun vahametini gözler önüne sererdi. bugünümüzü o günlerden iyi mi görüyor kendisi? bir gün görürsem sormayı çok isterim.
2. yönetim kurulu fiilen hiçkimseye hesap vermemekte; hesap vermek zorunda hissetmemektedir. normalde, yönetim kurulu genel kurul’a karşı sorumludur ve mali genel kurullarda ibra oylaması yapılır. beşiktaş’ta ise genel kurul, isimlerini hepinizin çok iyi bildiği 4-5 kişinin elindedir. genel kurul günü otobüsler salonun önünde durur. uzun saçlı biri onların otobüslerinden inip salona girdiğinden emin olur. salona metal iş sendikası üyeleri tek tip takım elbiseleriyle girer, toplu şekilde otururlar. sırf oyları için beşiktaşlı yapılan fbli ve gs’li dostlarımız da kongreyi ihmal etmezler. şu flood’a bir göz atabilirsiniz: https://twitter.com/…nar/status/1002514766663966721 aidatları toplu şekilde yatırılır. http://www.cumhuriyet.com.tr/…lu_aidat_kavgasi.html bütün bunları da bir avuç insan dert eder.
özetle, ibra edilmemek gibi bir kaygı hiç olmamıştır. ne de olsa ibra edileceklerdir. genel kurula hesap vermek yok. taraftar zaman zaman ses çıkarıyor. ona dahi tahammülsüz. kulübü kendi mülkü gibi gördüğünden taraftar işine baksın, taraftarlığını bilsin diye cevap veriyor.
3. kurumsallık ilkesi dışlanmıştır. kulüp yönetimi, bir grup orta yaşlı zengin/az zengin/anadolu kaplanı’nın orta yaş hobisine dönmüştür. beşiktaş yıllık bütçesi neredeyse 1 milyara varan bir kulüptür. futbol aş ise, kulübün amiral gemisidir. futbol üzerine faaliyet gösteren bir şirketin en büyük ticari sırrı, yapacağı sportif hamleler ve futbolcu transferleridir. kulüp, dünya devi değilse transfer operasyonlarını titizlikle saklar. bir de şu fotoğrafa bakınız: https://www.superhaber.tv/…ereye-gitti-haber-110307 fotoğrafta fikret orman, şafak mahmutyazıcıoğlu, umut güner, metin albayrak ve hakan kalkavan var. ama iki kişi daha var. biri şükrü yazıcıoğlu. fikret orman nereye gitse yanında. diğeri ise serdar güzelaydın. yanılmıyorsam, bu fotoğraf çekildikten 1-2 ay kadar sonra gs yk üyesi oldu. rakibinin en gizli operasyonlarına vakıf bir gs yk üyesi. 1 milyar bütçeli şirketin, koskoca beşiktaş’ın en gizli ticari sırlarına, transfer operasyonlarına vakıf ama kulüple hiçbir bağı olmayan, beşiktaş’lı dahi olmayan, hatta ezeli rakiplerimizden birinin yk üyesi olmuş insanlar var. hadi bu ikisi bir kenara, kulübün en gizli operasyonlarına vakıf olan, yönetici akrabalığı/yancılığı dışında hiçbir vasfı olmayan, kulüple profesyonel hiçbir bağı olmayan bir sürü düz insan, “sinek 2”li var. haberdar oldukları kulüp sırlarını öğrenmek isteyen binlerce takipçi topladılar. şimdi twitter’da kanaat önderi gibi davranıyorlar. ahkam kesip çocukları azarlıyorlar. tribüne ve taraftara nizam vermeye kalkıyorlar. en gizli ticari sırlara vakıf olmayan sinek 2’li kalmayan yerde kurumsallık ve ciddiyet olmaz.
ilave olarak, oyuncu izleme gibi son derece mühim olan, ehliyet ve liyakat isteyen bir iş, bir müteahhitin arkadaşlarıyla birlikte icra ettiği bir hobiye çevrilmiştir. mesleği müteahhitlik olan bir kulüp başkanı, arkadaşlarını da alıp özel uçağa atlıyor, sürekli oyuncu seyretmeye gidiyor. erdal torunoğulları a spor’da anlatmıştı. fikret orman, boyko’yu izlemek için 4 kez ukrayna’ya gitmiş. beğenmiş, kararını vermiş ve almış. lütfen isme takılmayınız. oyuncu boyko yerine çok iyi bir kaleci de olabilirdi. sorun, 9 milyon euro direkt maliyeti olan bir sportif kararın, bir müteahhitin gözüne ve değerlendirmelerine göre ve yine bir müteahhit tarafından verilmesidir. beşiktaş kimsenin oyuncağı ve orta yaş hobisi değildir.
4) liyakat eksikliğinden sağlanamayan mali disiplin ve para akışı, mevcut yönetici profili sebebiyle artık neredeyse hiç sağlanamamaktadır. kulübün hem sporcu, hem de personellerinin son 3 ayki maaşlarını ödeyemediği söyleniyor. futbol takımının hocası, basın önünde bu konudan yakınmak durumunda kalıyor. takımın kritik oyuncuları, maaş ödeyebilmek için satılmışken, ilk 11’den önemli oyuncular eksilmişken yerlerini dolduramıyoruz. gelirlerin çoğu temlikli olduğundan, para akışı yok. işin vahimi, kulübe borç dahi olsa para verecek bir yönetici profili kalmadı. kısa süren yöneticiliğinde ve paranın nispeten değerli olduğu dönemde çekinmeden 7 milyon liradan fazla veren ve uzun yıllar sesini çıkarmayan bir tamer kıran bugün yok. ahmet nur çebi, kulübe reva görülen kötü yönetimden rahatsız ve o da çekiliyor. geriye ahbap ve akrabalardan oluşan, esnaf ve sanatkârlar odasından hallice mali gücü olan, elini cebine atmayı pek sevmeyen bir yönetim kurulu kalıyor. rakiplerimizin yönetim kurulu ile yanyana koyunuz ve tek tek bakınız. liyakat? yok desek haksızlık etmiş olmayız. para? o da yok. o halde siz niye hala oradasınız? zor geliyor beşiktaş’ın sağladıklarından vazgeçmek değil mi?
normal şartlarda işbu entry burada sona ediyor. ancak, buraya damlayacak yancıları kulübü ayağa kaldırdığını ve seba kadar büyük bir başkan olduğunu iddia etmeden, kulübü bir daha düze çıkamayacak şekilde nasıl batırdığını anlatmak üzere peşin edit: sn. nazmi koca ve sn. bülent deriş'in de aday olduğu 2012 yılı olağanüstü seçimli genel kurulda başkan seçilmişti. seçildiğinde kulüp 500 milyon lira civarında borcu olan, para akışı sıkıntılı olan, çeşitli dava ve icra takipleriyle uğraşan, yaklaşık 500 milyon tl borç sebebiyle gelirlerinin önemli bir kısmı temlikli olan bir kulüptü. kendisinin taahhüdü de kulübü borç sarmalından çıkaracak bir mali yönetim sergilemek ve mevcut borcun sorumlusundan da hesap sormaktı. şurada hesap soracağım dedi. https://www.youtube.com/watch?v=a2mzjfcemdo camia olarak kendisine inandık. naçizane, ben de çok inandım. başkan seçildiği gün yaşadığım sevinci bugün büyük bir hayal kırıklığıyla anımsadım ve bu entry'i büyük bir hayal kırıklığıyla yazmaktayım.
fikret orman'ın başkan seçildiği dönemde, kara bir dönemi geride bırakan camia kenetlenmiş, tüm enerjisiyle kulübünün yanında olmuştur. vodafone, adidas, beko ve kalde başta olmak üzere çok iyi sponsorluk anlaşmaları yapılmış; sermaye artırımları ve hisse satışları ile yüklü nakit girişleri sağlanmıştır. ilerleyen süreçte stat inşaatı tamamlanmış; satışa çıkan tüm kombine ve localar satılmış; ligin yayın gelirleri birkaç kat artmış; iki şampiyonluk ve iki yıl ucl gelirleri kulüp kasasına girmiş; kartal yuvaları rekor cirolara ulaşmış; kulüp yüklü meblağda oyuncu satışı yapmış, hatta rekor kırmıştır. bunlara ilaveten, kulüp çeşitli bankalardan yüklü meblağda krediler çekmiş, kulübün varlığını tehlikeye düşürecek çoğunluk hisseleri de denizbank'a rehin verilmiştir. bütün bu gelirlere rağmen 2018 mayıs itibariyle 2.1 milyar tl civarında bir borçtan söz edilmektedir. mevcut kur durumunda bu borcun 3 milyarı aştığını söylemek sanırım yanlış olmayacaktır. yancılarına ve destekçilerine göre bunun sebebi yıldırım demirören ve kur artışıdır. peki hakikaten öyle midir?
fikret orman seçildiğinde de beşiktaş jk'nun çoğunluk hisselerine sahip olduğu beşiktaş futbol aş, ttk m.376 anlamında borca batık idi. teknik iflas halinde olan bir kenara, iflas riski altında olan her ticaret şirketi, gereksiz tüm harcamalarını kısar, faaliyet alanıyla bağdaşmayan ve kısa vadede kar elde edemeyeceği hiçbir işe girişmez, borçlarını ödeyebileceği şekilde uzun vadede yapılandırır, geçiş dönemi için uygun kredi arayışına girer idi. (normal bir ticaret şirketi olsa, her an alacaklıları tarafından iflasının talep edilme riskiyle karşı karşıya olan şirket, başka hiçbir çaresi yoksa mahkemeye müracaat eder; iflasının ertelenmesini talep ederdi. mahkemeyi ikna edebilmek içinde gereksiz tüm giderlerini kısacağına ve kısa vadede kar getirecek ana faaliyet alanına yatırım yapacağına, bu suretle iflastan kurtulup borçlarını sağlıklı bir şekilde ödeyebileceğine dair proje sunardı. ttk gereği mahkeme, projenin inandırıcı olmasını aradığından ve mahkeme projeyi inandırıcı bulmazsa şirketin iflasına karar vereceğinden proje büyük bir titizlikle hazırlanırdı.)
fikret orman ne yaptı?
1) kulüp anlamsız bir şekilde aynı anda bir sürü inşaat işine girişti. bolu'da gitti bir arsa aldı, yetmedi gidip otel inşaatı için bir arsa daha aldı. pendik'te restaurant/cafe yaptı, şan ökten tesislerini yeniledi, fulya'yı yeniledi, ümraniye'yi yeniledi, akatlar'da restaurant/cafe tipinde bir inşaat işine daha girişti. bakırköy belediyesi'yle skandal bir anlaşma yaptı. anlaşmaya bakın. bakırköy adliyesi'nin yanındaki arazide amatör kulüplerce kullanılan tesisi beşiktaş yıkacak, beşiktaş modern bir tesis inşa edecek. bakırköy belediyesi'nin tesislerdeki personellerinin iş sözleşmelerini tüm yükümlülükleriyle birlikte beşiktaş devralacak ve belediye personellerini beşiktaş istihdam edecek. ancak tüm bu ağır maddi külfetin altına giren beşiktaş, tesislerden süreli olarak faydalanabilecek ve beşiktaş'la birlikte diğer tüm kulüpler de tesisleri kullanmaya devam edebilecek. akıbetini bilmiyorum projenin; ancak internet sitesinde bu tesislerden şafak mahmutyazıcıoğlu'nun sorumlu olduğu yazıyor. http://www.hurriyet.com.tr/…ina-besiktasta-40106321 yukarıdaki inşaatlara ilaveten bir de stat inşaatı vardır. lüzumlu olan da sadece stattır. belki bir de ümraniye'nin yenilenmesi ilave edilebilir. ancak geriye kalan inşaatlar, lükstür; teknik iflasta olan bir şirketin/kulübün aklının ucundan dahi geçiremeyeceği işlerdir. zira, hem kasada bu iş için para yoktur, hem de bu iş kısa vadede veya uzun vadede gelir getirmeyecek, bütçeye direkt olarak zarar yazacak işlerdir. paranız yok, uzun vadede dahi 1 tl gelir sağlamayacak inşaatları kredi kullanarak yaptırıyorsunuz. hem inşaat maaliyetine, hem finansman maliyetine, hem de bu kadar tesisin işletme giderlerine katlanıyorsunuz. ilan etmiyorlar ama, o tesislerin her yıl milyonlarca tl işletme gideri var. bu iş bilmezlik, veya "ben inşaat biliyorum, inşaat yapayım, hem eser kazandırdı derler" mantığı, kulübün kısıtlı kaynaklarını hızla tüketmesinde ve borcun artarak büyümesinde büyük etkenlerden biri oldu ve hala bütçeye zarar yazmaya devam ediyorlar. peki ders alındı mı? hayır. teknik iflasta olan kulübün başkanı, genel kurulda bu mali tablonun hesabını vereceğine yıllarca "huzurevi" projesini tanıttı. hala geliri giderini karşılamayan ve takipçisi de pek az olan basketbol branşı için dolduramadığımız akatlar'ı yıkıp 20.000 kişilik salon yapmaktan bahsediyor. ders almak isteyen için ders her zaman vardı. topuk yaylası fiyaskosu ortadayken bolu gerede'de arsalar almak nasıl izah edilebilir? fenerbahçe, euroleague ve sponsor gelirlerine rağmen ve onca konser vb. etkinliğe rağmen ülker arena'nın işletme giderleri altında ezilirken, yıllardır salonun tapusunu almaktan kaçınırken akatlar'ı yıkmayı kim, nasıl aklına getirebilir? diyelim sponsor yıktı/yaptı ve tamamını sponsor ödedi. beşiktaş o salonun işletme giderini nasıl karşılayacak, neyle karşılayacak? bunların hepsi yanıtı belli olan sorular ve bu işlerin bütçedeki kara deliği büyüteceği kesin. ama hala ders alınmamış. hala mevcut mali yapı ve karşı karşıya olduğumuz riskler kendisinin umrunda değil.
stat ve ümraniye dışındaki inşaat ve potansiyel inşaat projeleri şuna benziyor. bir şirket borca batık. mahkemeye müracaat edip, ben borca batıklıktan kurtulacağım, bana zaman tanı, iflasımı ertele diyor ve bir proje sunuyor. sunduğu projede şunlar var: fabrika binasının dış boyası gözüme hoş görünmüyor, başka bir renk tercih edeceğim. personellerime dinlenme tesisi yapacağım. personellerimin izin günleri için tatil turları satın alacağım. bu projenin ticaret şirketinin iflas durumuna olan etkisi neyse stat ve ümraniye dışındaki inşaatların beşiktaş için ifade ettiği şey odur.
2) personel sayısı: her kıtada faaliyet gösteren mali açıdan dünyanın en güçlü kulüpleri dahi beşiktaş kadar personel çalıştırmıyor. aylık maaş gideri o kadar fazla ki, kulüp altından kalkamıyor. 2016'da kulübün 600-700 civarında personeli olduğu söyleniyordu. bugün kaç personel var, bilemiyorum. sgk primi, vergi, maaş... aylık maliyetini düşünebiliyor musunuz? peki neden? bu kadar personeli nerede çalıştırıyoruz? bunların bir açıklaması var mı?
3) borçların kısa vadeli yapılandırılması: çok büyük bir etkendir. başkan seçildiğinde ve izleyen süreçte, ilk işlerden biri 500 milyon lira civarındaki borcun yapılandırılması, bu şekilde icra ve davalardan kulübü uzak tutarak nefes almanın sağlanmasıydı. fikret orman genel kurul'da borçları uzun vadede yapılandırdıklarını defaatle söyledi. ancak borçların tamamına yakını kısa vadeli olarak yapılandırıldı. öyle ki, 1 yıl içerisinde ödenecek borç neredeyse kulübün planlanan toplam hasılatından fazlaydı. o hasılat önce kulüp giderlerini karşılayacak, sonra da yapılandırılan borcu ödeyecekti. imkansızdı. ödenemeyeceği başından belliydi ve ödenemedi. faiz sarmalına daha en başından teslim olundu.
4) kartal yuvası: fikret orman başkan seçildiğinden bu yana hemen her gittiği yerde kartal yuvası açılışına katıldı. kartal yuvası sayısı kat kat arttı. mağazaların bir kısmı bayilik usulüne göre verildi. bir kısmında ise kulüp bizzat yatırım yaptı. kulübün bizzat yatırım yapıp açtığı mağaza sayısı hiç de azımsanmayacak seviyede. bizzat kulübün açtığı mağazada, daha tek ürün satışı yapılmadan belki o mağazanın birkaç yılda elde edeceği (veya edemeyeceği) ciro (kar değil), yatırım diyerek kasadan çıkıyor. milyarlarca borcu olan kulüp, kısa vadede hiçbir geri dönüşü olmayan, yatırımını dahi çıkarabileceği şüpheli olan bir meblağı gidip ilk başta gömüyor. üzerine orada personel istihdam ediyor. istihdam edilen maaşlı personel tacir olmadığından, kar elde etme kaygısı veya yeteneği de bir tacir kadar olmadığından bu yatırımlar istenen neticeyi vermiyor. oysa e-ticarette ne personel-kira-işletme giderleri var, ne de bayiyle kar bölüşme var. e-ticaret bu kadar yaygınken, dünyanın en güçlü kulüpleri dahi mağaza açmak yerine internet üzerinden satış yapmaya yoğunlaşmışken durmadan yeni mağaza açmanın makul bir açıklamasını düşünemiyorum. semt ve stat mağazalarına ilaveten büyük şehirlere açılacak birer mağaza gayet yeterliydi. her ilçeye/avm'ye mağaza açmanın sonucu ise tablolarda: yüz milyonlarca ciro ama yatırımın yanında son derece cüzi kalan kar. geçen seneye kadar az farkla kar ediyorduk veya etmiyorduk. bu yıl artmış ama gelecek yıl ne olacağını bilmiyoruz. peki bugün bu mağaza çılgınlığından vazgeçildi mi? maalesef hayır. milyarlarca taraftarı olan, senede 200 - 300 milyon euro bonservis ödeyebilen ve her sene kar açıklayan, ancak dünya ölçeğinde mağaza sayısı 10'u geçmeyen dünya devi kulüplerin sahipleri aptal, fikret orman akıllı.
5) bjk tv: bütçede yeri küçük ama hem yararsız, hem de sürekli zarar ediyor. varlık sebebi olan genel kurul ve divan kurulu toplantılarını yayınlamıyor. hazırlık-u19 maçlarını düzgün/makul bir şekilde yayınlayabilecek bir organizasyonu yok. yayınları son derece kalitesiz. iddia programı gibi, kulübün kurumsal kimliğini zedeleyen programlar yapılıyor. yönetici yakınları ve tanıdıkları işe alınıyor. yk’ndaki varlık sebebi çözülemeyen bir şovmenin, iş/staj görüşmelerine girip şov yaptığı söyleniyor. youtube, instagram, twitter gibi platformlar varken, insanlar takımlarını bu mecralardan takip etmekte iken, her yıl zarar etmesine rağmen kapatılmaması, üstüne bir de masraf yapılıp hd yayına geçirilmesi zarara duyarsızlaşma, mali durumu önemsememedir.
6) amatör şubeler: amatör şubeler kapatılsın demek o kadar kolay değil, benim haddim de değil. ama düşününce, bu şubelerin neredeyse hiçbirinde sportif başarı yok. oyuncu yetiştirme ve ülke sporuna katkıda bulunma kaygısı da pek yoğun değil. 30 yaşında yabancı sporcular transfer edip dövizle ödeme yapıyoruz. beğenin/beğenmeyin, istediğiniz kadar sallayın ama rüzgar sağnak’ın bir önerisi vardı. yarışmacı olamadığımız branşlarda tasarruf yapıp, gençlerimize güvenelim. şampiyon olamayabiliriz ama oyuncu yetiştirerek türk sporuna katkıda bulunabiliriz. yarışan gençlerimize de makul maaş ve koşulsuz destek veririz. hem kıt kaynaklarımızı ölçüsüz ve yararsız şekilde savurmamış, hem de ülke sporuna katkıda bulunmuş oluruz diye. kibir ve vurdumduymazlık, hiçbir öneriye kulak astırmadı. teyzeoğlu hakan özköse’lerle, camiayı bilen herkesin rahatsız olduğu yapıyla amatör branşlar yüklü bir bütçe de ayrılarak kaderine terk edildi. ne tasarruf edildi, ne başarı kazanıldı, ne de kayda değer yeni genç sporcular yetiştirildi.
7) kaçırılan fırsatlar ve hatalı stratejiler: feda dönemi ve sonrasında, taraftar her ay gelirinin bir kısmını kulübe aktarmak, bu suretle kulübe düzenli bir para akışı sağlamak istiyordu ve bu akışı sağlayacak bir kanala ihtiyaç vardı. 1 milyondan fazla insan, bunun için vodafone karakartal kampanyasına katıldı. faturasına aylık 5 tl yansıtılan biri, bunun çoğunun kulübe gideceğini düşünürken, o 5 tl’nin 25 kuruşu dahi kulübe ulaşmadı. mevcut kampanya, vodafone’un internet paketi satışına döndü. oysa internet paketi satın almak isteyen gider satın alırdı, paketi yetmeyen gider paketini yükseltirdi. amaç bu değildi ki. taraftar, her ay kulübe bağış yapmak istiyordu ve bir kanal/vasıta arayışı vardı. aktarılan para doğrudan kulübe gitmeliydi. bu şekilde bir kanal bulunsa veya vodafone’la anlaşma sırf bağış üzerine yapılsa kulübe her yıl 100 milyon tl’den fazla bağış ulaşmış olacak; bu borç sarmalına bu kadar teslim olunmayacaktı. şurada detaylıca anlatmıştım: (bkz: #67192157) dileyen okuyabilir. sözün özü, camianın karşılıksız ve düzenli bağış yapma isteği, yanlış strateji sonucu internet paketi satın almaya yönlendirildi. büyük bir fırsat kaçırıldı.
entry gereğinden fazla uzadı. özetle, fikret orman’ın sevgili destekçileri, durum hiç de sandığınız gibi değil. 2012’de borcu toparlanabilecek seviyede olan, camia olarak kenetlenen ve akıllıca yönetilse idi borçlarını sıfırlayabilecek bir kulüp vardı. hiç değilse akaretler/fulya satışlarıyla borçlarını sıfırlayıp önüne umutla bakabilecek bir kulüp vardı. ernst&young raporlarından sonra ibra kararlarının iptali için davalar açılabilir; hem bu yıllar, hem de ibra edilmeyen yıllar için sorumluluk davaları açılabilirdi. savcılığa şikâyette bulunabilir; ceza soruşturması korkusuyla en azından çocukluk arkadaşının 100 milyonluk alacağı sildirilebilirdi. bugün öyle bir durum/kulüp yok. o kulüp bizim, hepimizin. başa gelirken başarılı mali yönetim vaat eden, 1-2 sene öncesine kadar her genel kurulda borcu azaltacağını taahhüt eden, 1-2 senedir ise “ne yapayım” diyen adam o övgüleri hak etmiyor. ekonomist, dahi olarak pazarladığınız adam kulübü batırdı, yakında gidecek. sizler ise “kur farkı” diyerek savunma derdindesiniz. bugün hangi büyük şirket sahibi, şirketini batıran yöneticilerini “ama kur arttı” diye savunur? milyar bütçeli kulüp yöneten kişi, bir zahmet ülkenin ekonomik dinamiklerine hakim olsun, önüne gelen yerliye dövizle 4-5 yıllık sözleşme vermesin. kendi göz kararıyla 10 milyon euro maliyetli kontratlar yapamasın. döviz gelirimizi kırdırıp “kur farkı” diye de kendini savunamasın. müsaade etmeyin, beşiktaş’ın tarafında olun. yarın gittiğinde küfretmeyin, hiçbir zaman küfretmeyin. ama bugün beşiktaş için eleştirin. daha iyisini isteyin. beşiktaş’ın adamcılara değil, sadece armasını ve kulübün akıbetini düşünen sadık taraftarına ihtiyacı var.
koskoca beşiktaş şu vasatlığa teslim olamaz. anlı şanlı beşiktaş, yeni beşiktaş olamaz. lütfen, kim elinden ne geliyorsa yapsın. benim elimden gelen burada yazmak. sizlerden daha fazlası gelebilir.
aidatını kendisi yatıran, kimsenin yancısı olmayan, derdi beşiktaş olan genel kurulun bağımsız üyeleri, camiaya daha önce hizmet etmiş, yöneticilik yapmış veya talip olmuş, beşiktaş jk genel kurul’una saygınlığını iade edeceğini, camiayı yeniden bir araya getirip kenetleyeceğini ve akıl ve liyakati esas alan bir yönetimle beşiktaş’ı yeniden ayağa kaldıracağını, en azından bütün bunlar için çaba sarf edeceğini umduğumuz beşiktaşlılar; lütfen, beşiktaş için ivedilikle bir araya geliniz ve birlikte hareket ediniz. beşiktaş’ı kongre gruplarından, vasatlıktan, yağcılıktan, yancılıktan, yeni beşiktaş olmaktan kurtarınız. aksi halde geriye beşiktaş diye bir şey kalmayacak.