Prof. Dr. Ozan Örmeci: Beşiktaşlı oldum!

Ünlü akademisyen, çocukluk anılarından Sergen Yalçın'a, Karşıyaka günlerinden Beşiktaş’ın geleceğine kadar her şeyi anlattı.

Prof. Dr. Ozan Örmeci, Beşiktaş sevgisini anlattı: ''Her şey Can Fidan ile başladı!''

Prof. Dr. Ozan Örmeci ile Beşiktaş üzerine samimi bir söyleşi gerçekleştirdik. Küçük yaşlarda bir arkadaş hatırına başlayan bu büyük sevda, yıllar içinde tutkuyla büyüyerek bir kimliğe dönüşmüş. Örmeci, sadece Beşiktaş değil, Karşıyaka’ya olan bağlılığını da içtenlikle anlatırken, futbolun sadece skorlar ve kupalarla değil, anılar ve insanlar üzerinden anlam kazandığını vurguladı.  Beşiktaş’ın geleceğiyle ilgili umutlu mesajlar veren Örmeci, aynı zamanda futbolun sabır ve strateji gerektiren bir süreç olduğunu da hatırlttı. Örmeci, arkadaşımız Murat Topçu'nun sorularını yanıtladı. 

Değerli hocam, akademik kariyerinizi ve başarılarınızı biliyoruz. Peki Beşiktaş taraftarı olma serüveniniz nasıl oldu? Sizi kim Beşiktaşlı yaptı? 

Teşekkürler Murat Bey, tüm Beşiktaşlı dostlarımıza sevgiler ve saygılar. Size de çabalarınız için teşekkürler. Ligi kaçıncı sırada bitirirse bitirsin, Beşiktaş aşkı asla azalmaz!

Beşiktaşlı olmamın ise şöyle ilginç bir hikâyesi var. Ailece İzmir-Bornova’da yaşarken, o dönemlerde henüz 5-6 yaşlarında oluyorum, anaokulunda Can Fidan adlı çok sevdiğim bir arkadaşım vardı. Sanırım şimdi kendisi Amerika’da yaşıyor. Can, fanatik Beşiktaşlıydı ve onunla o dönemde çok iyi anlaştığımız ve ailelerimiz de iyi görüştüğü için ben de onun hatırına Beşiktaşlı oldum. İlerleyen yıllarda iyi bir Galatasaraylı olan babam da Beşiktaşlı fanatik patronu Necip Tatari ile yakınlığı sayesinde beni hem Beşiktaş maçlarına götürdü, hem de küçük yaşlarımda Beşiktaş’ın yabancı futbolcularıyla (o dönemde Walsh, MacDonald ve Ferdinand gibi İngiliz futbolcular oynuyordu) tanışmama vesile oldu. Bu sayede gerçekten fanatik derecesinde iyi bir Beşiktaşlı oldum ve Beşiktaş sevgim de aradan geçen yıllarda hiç azalmadı. 

Ama daha sonradan taşındığımız İzmir-Karşıyaka’da semt kültürünün ve semtteki bıçkın ağabeylerimizin de etkisiyle, Beşiktaş’ın yanı sıra bir de iyi bir Karşıyakalı oldum. İnanın gençliğimde iyi bir taraftardım; defalarca hem Beşiktaş, hem de Karşıyaka’nın maçlarına gittim ve taraftarlar arasındaki kavgalar nedeniyle tehlikeli anlar bile yaşadım. 

Geçmişten bugüne hiç Beşiktaş maçlarına gittiniz mi? Bu maçların birinde unutamadığınız bir anınızı anlatır mısınız? 

İzmir’de Beşiktaş’ın deplasman maçlarına geldiği tüm Altay ve Karşıyaka -o yıllarda Göztepe alt liglerdeydi- maçlarına babamla birlikte giderdik. Bir kere Trabzonspor-Beşiktaş maçı da Trabzonspor’un cezası nedeniyle İzmir’de oynanmıştı. O maça da annemle gittiğimi ve o dönemde Feyyaz ve Hami gibi iki takımdaki yıldız oyuncuları dikkatle takip ettiğimi hatırlıyorum. Tabii bir de 0-0 giden maçta 90. dakikaya doğru giderken genç Sergen Yalçın’ın frikikten attığı golle Beşiktaş’ın Karşıyaka’yı 1-0 yendiği bir maç bende çok iz bırakmıştı. Elbette o dönemde -ilerleyen yıllarda Karşıyakalı da olacağım halde- çok sevinmiş ve Sergen’in büyük bir futbolcu olacağını da daha o zamandan anlamıştım. Bir de işte demin de bahsettiğim Büyük Efes Oteli’nde Beşiktaş’ın İngiliz futbolcuları ve Gordon Milne ile tanışma ve el sıkışma anım var ki, bu da kuşkusuz hafızamda güzel bir anı olarak yer etmiştir. Daha sonra İstanbul’da da birkaç kez Beşiktaş maçlarına gittim ve Beşiktaş Çarşısı’nı gezerek camia kültürünü iyice öğrendim. Maslak’ta 2017-2018 döneminde Pascal Nouma ile sokakta karşılaşıp selamlaşmam -ki aktif futbolculuğu çoktan bitmişti- ve Atiba ile spor salonunda yan yana çalışmak gibi de Beşiktaş’a dair güzel anılarım oldu. Ancak son yıllarda maalesef yoğunluk nedeniyle pek maçlara gidemiyorum. İnşallah seneye birkaç maça oğlumla gitmek isterim. Stadyumda Avrupa’daki gibi daha nezih, sakin ve huzurlu bir ortamın olması çocuklar ve aileler için daha iyi olacaktır. 

Geçmişten bugüne Beşiktaş’ta en beğendiğiniz futbolcu kimlerdir?

Muhtemelen rating almak için yaptığı abartılı yorumlarıyla beni ve aslında herkesi bazen kızdırsa da, elbette Sergen Yalçın benim kendi gözlerimle izlediğim Türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş en yetenekli oyuncusudur. Öncesinde elbette daha iyileri de olabilir ama 1980’lerden bugüne bence Beşiktaş’a ve hatta Türkiye’ye Sergen’den daha yeteneklisi gelmemiştir. Maalesef disiplinsizlik ve yeterince hırslı olmaması nedeniyle çok parlak bir uluslararası kariyer yapmak yerine Türkiye’ye özgü bir yerel efsane oldu. Ama bendeki yeri ve sevgisi büyüktür ve birkaç sene önce antrenör olarak Beşiktaş’ı şampiyon yaptığında da gerçekten çok sevindiğimi hatırlıyorum. İnşallah kendisiyle tanışmak da isterim. 

Feyyaz Uçar ise Sergen öncesindeki çocukluk kahramanımdır. Düşünün ki daha çok küçükken “Feyyaz” da diyemediğim için mahalle maçlarında “Feyvaz, Feyvaz” diye dolaşırmışım. Daha sonra Karşıyaka antrenörü olduğunda ziyaretine gidip kendisiyle tanıştım da. Çocukluk kahramanım olduğumu söylediğimde çok sevinmişti. Futbolcular aslında özlerinde çok iyi insanlar ve elbette çok zor bir meslek yaptıklarının farkına varmalıyız. Yani düşünün ki milyonlarca insan kendilerine hakaret, küfür, eleştiri yapıyorlar. Hakemlik, siyasetçilik, futbolculuk, bunlar gerçekten zor işler… O yüzden hepsine sevgi ve saygılarımı gönderiyorum. 

Tabii sonradan oyuna girip attığı gollerle aklımda yer eden Halim Okta, “Atom Karınca” Kaptan Rıza Çalımbay, “Sarı Fırtına” Metin Tekin, Golcü Ali Gültiken, İsviçre milli maçındaki tavırlarına kızsam da halen çok sevip saydığım “Süper Bücür” Şifo Mehmet Özdilek ve daha onlarcası… Hepsi küçüklük kahramandır. Futbolcu dostlarımız çocuklar ve gençler üzerindeki etkilerini bilerek sorumlu da davranmalılar. 

Beşiktaş’ı bir cümle ile nasıl anlatırsınız?

Hayat siyah-beyazdan ibaret değildir, grinin tonları da vardır ama Beşiktaşlılar için herşey siyah ve beyazdan ibarettir.  Beşiktaş sevgisi işte öyle önemli ve güçlü bir histir… 

Sizin de bildiğiniz gibi Beşiktaş’ın şampiyonluk hasreti 5. yılına girdi. Taraftar ve camia şu sıralar çok acı çekiyor. Sizce bu takım nasıl ayağa kalkar?

Felaket tablosu çizmeye gerek yok. Geçmişte Galatasaray ve Fenerbahçe’nin de çok uzun süre şampiyon olamadıkları ve geriye düştükleri dönemler oldu. Beşiktaş’ın maddi sorunlarını aşması için taraftarın bir süre daha sabırlı olması gerekiyor. Elbette zamanla Beşiktaş yine zirvedeki yerini alacaktır. Aklı başında, popülist olmayan ve gerçekçi davranan iyi bir Beşiktaşlı Başkanımız (Serdal Adalı) var. Antrenörümüz de oyunculuğu ve antrenörlüğü dönemini bizzat takip ettiğim çok iyi bir insan ve üst düzey bir futbol adamı. Ama henüz istenilen kadroya ve performansa sahip değil. İnşallah önümüzdeki yıl çok daha başarılı olur ama olamazsa da birçok yerli ve yabancı iyi antrenör Beşiktaş’ın başına geçmek isteyecektir. 

Son yıllarda Türkiye’de nedense hep yerli antrenörler şampiyonluğu alıyor. Fatih Terim’den sonra Okan Buruk hoca şimdilerde şampiyonluğu tekeline almış durumda. Ama Gordon Milne, Christoph Daum ve Lucescu gibi yabancı antrenörlerin yakın geçmişteki başarıları da ortada. Yani Solskjaer veya başka bir antrenörle, Beşiktaş, iyi bir transfer dönemi ardından bence seneye yeniden üst sıralara oynayacaktır. Lakin şunu da anlamak lazım ki, son yıllarda Avrupa’daki dev kulüpleri bile aşan maddi güçleri nedeniyle Galatasaray ve Fenerbahçe çok avantajlı durumdalar. Ben taraftarın bazen fazla hırçın ve sabırsız olduğunu düşünüyorum. Yani düşünün ki sene başında her maç yuhalanan Masuaku kaç haftadır takımın en iyi oyuncusu durumunda. Bazen biraz sabırlı olmak iyidir. Ama taraftarımız da aslında bireysel hatalardan ziyade mücadele verilmediğini gördüklerinde kızıyorlar. 

Yani toparlamak gerekirse, Beşiktaş kısa sürede toparlar; seneye, olmadı bir sonraki sene yine şampiyonluğun favori adaylarından biri haline gelir ve yakın gelecekte de mutlaka kupaya ulaşır. O yüzden şu sıralar karalar bağlamaya değil, doğru stratejik kararlar almaya odaklanmak lazım. 44 yaşındayım ve 4 yaşından beri spor yapan ve izleyen biri olarak şunu kesin söyleyebilirim ki, maçlar hiç bitmez… Düşünün ki savaş ve pandemi dönemlerinde bile maçlar devam ediyor. O yüzden pes etmek ve küsmeye gerek yok. 

“Beşiktaşlı olunmaz, Beşiktaşlı doğulur” ilkesine inanıyor musunuz? 

Yani güzel bir söz tabii ama açıkçası ben anlattığım şekilde küçük yaşlarımda Beşiktaşlı oldum, Beşiktaşlı doğmadım. Yani ilahi düşünceye ve “kader” gibi kavramlara dayandırırsak, elbette herşey önceden yazılmış gibi düşünülebilir. Zaten bu ifadeyle sanıyorum Beşiktaşlıların takım ve camialarına duydukları büyük sevgi ve aşk anlatılmak isteniyor. 

Buradan Beşiktaşlı taraftarlara ne gibi mesajlar vermek istersiniz?

Maçlara gidelim, formaları alalım, moral bozmayalım, hep sızlanmayalım ve takıma destek olalım. Camiaların zor zamanları olabilir. Ama çok uzun süreyle sıkıntıların devam edeceğini de inanın düşünmüyorum. Birkaç iyi nokta atışı transfer ve 1-2 yıldız takviyesiyle tüm atmosfer bir anda değişir. Düşünün ki bu sene başında Süper Kupa’da Galatasaray’ı 5-0 yenince Beşiktaşlılar neler yazıyorlardı? O yüzden önemli olan yarışta kalmak ve iddiayı kaybetmemektir. Seneye bambaşka ve çok güzel bir yıl olacak diye ümit ediyorum ve Beşiktaş’ın maçlarını iple çekiyorum. Ayrıca umuyorum Beşiktaşımız milli takıma da seneye çok sayıda oyuncu verecektir…  

Röportaj: Murat Topçu 


EN ÇOK İZLENEN VİDEOLAR
youtube kanalımıza abone olun





Kişisel verileriniz Şirketimiz tarafından farklı kanallar veya ilgili mevzuat kapsamında kamu veri tabanları üzerinden ve farklı hukuki sebeplere dayanarak; sunduğumuz ürün ile hizmetleri sağlamak, geliştirmek ve ticari faaliyetlerimizi yürütmek amacıyla toplanmaktadır.

KABUL EDİYORUM ÇEREZ POLİTİKASI